10 Haziran 2009 Çarşamba

Das Methylenedioxymethamphetamine Des Volks


Karl Marx ,dinin sermayeyi korumak ve düzenlemek için yine kapitalin ta kendisi tarafından yaratılmış, sabrı destekleyen ve başka yerde alacağı mukafatları vaadeden bir  ahlak silsilesi olduğunu çözümlemiş olduğu çağdan bu yana, toplum biçimlerindeki değişmeleri hızla ele almamız gerekiyor. Marx'ın çok bilinen aforizmasıyla('' Din toplumların afyonudur'') dinin toplumlar üzerinde ki etkisini saptamak ne ölçüde isabetli olacaktır. Bu aforizmanın hemen devam eden cümlelerinde Marx'ın kullandığı afyon ifadesinin ilaç  ve uyuşturucu anlamına geldiğini hemen görmemiz gerekir. Genelde bu aforizma tek başına alınır ve Marx'ın din için yine söylediği" kalpsiz bir dünyanın kalbi" aforizması gözardı edilir. 
Karl Marx'ın anlatmak istediği, hastalıklı düzende acı çekmemek veya iyi olabimek için mecbur bırakılan bir ilaç olan dinin,  bugün yine sadece afyonluktan mı ibaret olduğu sorunsalına verebileceğimiz cevaplar nelerdir?
Din hastalıklı düzende acı çekmemeyi sağlayan ilaç mıdır hala?
Evet, din hastalıklı toplumlara ilaç olma misyonunu devam ettiriyor. Tabi ki bu ilaç kişi üzerinde her yaşta ve her sosyal seviyede aynı oranda etkili olmuyor. Yaşamın veya toplumun bazı kesimlerinde pompalanan popüler kültür, bazı yerlerinde ise suni ulusal dürtüler bu ilaç misyonunu üstlenebiliyor. En çok farkedebilen şekliyle, kişilerin ilerleyen yaşlarında din kişinin sığındığı tek ilaç haline dönüşebiliyor. Bu dönüşmeyi sağlayan ve kişiyi o ilacı almaya itense sistemin kendisidir. Çocukluğundan beri  lüks yaşam tarzlarının, tüketim çılgınlığının, popüler kültürün ve ekonomizmin etkisi altında kalan bir insan yaşlandığını farkettiği süre zarfında, kapitalist toplum parametrelerince gıpta edilen durumda değilse , dinin etkisine girmeye başlıyor ve mukafatını buralarda arıyor. Toplumların gericileşmesi konusunda yazacağım başka bir yazıda bu etkiyi kesinlikle bir daha göz önüne koyacağım. Mesela, küçüklüğünden beri lüks arabaların beygir gücünden motor hacmine kadar birçok özelliğini ezberleyen, tüm gün ''Bas Gaza Yavrum Bas Gaza'' Şarkısını dinleyen gencin, kapitalizm tarafından ona sunacağı uçuk bir fırsat çıkmazsa, ki çıkmama oranın astronomikliği ortadadır, bugün aldığı maaşla hayalini kurduğu arabayla ''Bebek'te üç beş tur'' atması ancak ömrü boyunca bir kuruş para harcamadığı takdirde ve sürekli çalışırsa en erken 70 yıl sonra mümkün. İşte bu durumda artık yaşlanmış ve umutları harap olmuş kişi, mükafatını başka yerlerde arayacak ve boşa geçen bir ömrünün acısını din afyonuyla hafifletecektir.
Diğer yandan, din artık sadece acı bastıran değil acı ve suç yaratandır da. Bu açıdan dini başka bir uyuşturucu madde olan ecstasye(Methylenedioxymethamphetamine) benzetebiliriz. Din birey olamamış kişilerin, üstlerine atılan bir toprak vazifesi gördüğünde o toprak zehirli dikenlerden başka birşey doğurmayacaktır. Cinsel dürtüleri, sürekli bastırılmış bir insanın cinsel sapkınlıklara ne kadar eğilim gösterebileceğini hepimiz az çok tahmin edebiliriz. Bu yüzden din o kişiye eksikliğini bastırarak aslında daha fazla cesaret daha fazla hareket daha fazla suç eğilimi vermektedir, dinin ecstasyleşme durumu işte burada ortaya çıkmaktadır. İstanbul'da yaşadığım için sadece yaşadığım kentten örnek verebileceğim. İstanbul'da cinsel suç, hırsızlık, cinayet ve adam yaralama suçlarının en çok yaşandığı yerlerin aslında kentin en muhafazakar gösterilen yerleri olduğunu düşünüyorum. Oturduğum yakada, örneğin ilk aklıma gelen ilçe olan Ümraniye'de gece yalnız başına yürümekten ve yürütmekten korkabileceğimi düşünüyorum. Bu ilçenin 2009 Yerel Seçimlerinde aldığı oylara bakıp, muhafazakar partilerin oy oranının %72 seviyesinde olduğu görmek, yaptığım bu saptamanın salt bir pozitivist reaksiyon değil tartışılması gereken bir konu olduğunu doğrular nitelikte. 

"tanrı, mülk sahiplerinin koruyucusu, serbest girişimin güvencesidir" Politzer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder